”Hayat bazen bir gemi gibidir. Her yerinden su alır, ağırlaşır….Ama içindeki kalp hala atıyorsa, o gemi batmaz. Çünkü biliriz ki, bazı kalpler en derin suların bile üstünde kalmayı öğrenir.”
Masalı:
Bir zamanlar, sonsuz bir denizin ortasında yalnız bir insan varmış. Ne bir limanı varmış, ne de yönünü gösterecek bir feneri. Bir gemisi varmış sadece–yorgun, kırık, her tarafından su alan bir gemi.
Ve o gemide yalnızca o varmış….
Benden geriye kalanlarla, demiş kendi kendine. Ama o ”geriye kalanlar ” bile artık azalmaya başlamış.
Birinini kapatsa bir diğeri açılıyor, bir yanını onarsa geminin öbür tarafı dağılıyormuş. Ama elinden geleni yapmaya devam etmiş.
Sonra bir gün, denizin ortasında kendine iki yol sormuş: Ya burada bekleyeceğim, kimse gelmeyecek, yavaşça batacağım.
Ya da benden geriye kalanlarla, kapatabildiğim kadar delikleri kapatıp yol alacağım. Hangisini seçmem gerekir diye de sormuş kendine.
İnsan ikinci yolu seçmiş. Çünkü batmak kolaymış, beklemek te öyle.
Günler geçmiş, aylar geçmiş. Gemisi yamalı, kendisi yorgun ama hala ayakta kalmış. Bir sabah, güneşin doğduğu yerde ufukta kara görünmüş. İnsan gülümsemiş:”Demek dayanabildik…” demiş.
Kurtuluş, su alan gemide bile kürek çekebilecek kadar inanabilmekteymiş diye fısıldamış kendi kendine.
Velhasıl: Kurtuluş, bazen beklemek değil; eksik halinle bile yola devam edebilmektedir. O insan batmadı. Çünkü su alan gemiler bile, içinde inanç taşıyan kalplerle yola devam edebilir.
İletişim:@kitap.sevilberlin
hikayeodam@outlook.de
